Nasıl Marka Olursunuz?

*Merhaba Çağlar bey, öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

Merhaba, ben Çağlar Gözüaçık. Türkiye’nin En Büyük Bağımsız Reklam Gruplarından biri olan Tazefikir Grup’un Kurucusuyum. Aynı zamanda Reklam Yaratıcıları Derneği Başkanlığı’nı ve Yapay Zeka ve Teknoloji Derneği Genel Sekreterliği’ni yürütüyorum.

*Türkiye’de KOBİ’lerin pek de bilmedikleri bir alan olan marka danışmanlığı nedir?

Marka Danışmanlığı, bir ürün ya da hizmetin marka olabilmesi ve öyle kalabilmesi için yapılması gerekenleri araştırıp bulması ve bunu sansürsüz bir şekilde söylenmesidir. Biraz açacak olursak, ürün ya da hizmetin durumu, içinde bulunduğu pazar, buradaki alıcılar/tüketiciler, rekabet durumu, hedefler, trendler ve daha pek çok konuya açıklık getirilmesi gerekir. Bu da genellikle araştırma yapılarak başlar. Markanın sahipleri dinlenir. Hedefler belirlenir. Ve bu hedeflere ulaşmak için yol haritaları çıkarılır.

Oluşturulan yol haritası doğrultusunda aşama aşama ilerlenir. Bazen ürünün ismi, ambalaj tasarımı ya da ürünün içine konulması ya da çıkarılması gerekenlerle başlanabilir. Bazı durumlarda da iletişim stratejisinin oluşturulması ve buradan hareketle reklam kampanyasının hayata geçirilmesi aşamasından ilerlenir. Elbette dijital pazarlamanın gerekliliklerinde de yararlanarak.

*KOBİ’ler için marka danışmanlığı almak, onlara ne gibi bir vizyon ve avantaj sağlar?

Günümüzde Kobi kavramının eskilere göre farklı algılanması gerektiğini düşünüyorum. Eskiden dünya devi markalara göre cirosu daha küçük olan işletmeler gibi bir söylem vardı. Ama son 10 yılda gördük ki bunun bir önemi yok. Üstelik siz markalaşma anlamında doğru adımlar atarsanız bulunduğunuz sektöre göre butik algılanabilir ve daha yüksek kar marjıyla ürün satarak markanızı büyütebilirsiniz. Dolayısıyla Kobiler ürün ya da hizmetlerini en iyi şekilde hayata geçirebilmek için işin uzmanı ile çalışıyorlarsa, markalarını da en iyi şekilde yönetebilmek için de 360 derece hizmet verebilen bir reklam ajansına ihtiyaçları var.

Vizyon konusu Kobi’nin hayalleri ile ilgili. Ve dünya ile ne kadar entegre olduğuyla. Her işletme bulunduğu şehirden ya da ülkeden çıkmak zorunda değildir. Ancak bunu istiyor, kendi markanızla ihracat yapmayı, büyük şehirlerde mağazalar açmayı ya da zincir satış noktalarında en güzel raflarda yer almayı hayal ediyorsanız, o zaman markanızı profesyonel bir şekilde yönetmek zorundasınız demektir.

Bunun için de doğru partneri bulmalı ve onun uzmanlığına saygı göstermelisiniz.

Doktora gidip de verdiği reçeteyi beğenmemek, ya da kendi kafamıza göre değiştirmek kulağa ne kadar tuhaf geliyorsa aslında Marka Oluşturma ve İletişimini Yapma konusu da böyledir.

*KOBİ’lerin marka stratejisi oluştururken dikkat etmesi gereken kurallar nelerdir?

Elbette burada farklı farklı sektörler şunu yapsınlar diye izah etmemiz mümkün değil. Ancak prensipte benim ürünüm çok iyi, gelip alıp denesinler ve hep almaya devam etsinler diye bir mantığa kapılmamalarını öneririm. Ürününüz ne kadar iyiyse, iyi bir şekilde markalaştırılmaya ve pazarlanmaya da o kadar hakkı vardır. Günümüzde tüketiciler bir ürünün performansının ötesinde o ürünün taşıdığı duruş ve anlama da bakıyor. Başarılı markaların temelde fark ettikleri şey bu. Anlam derken şunu kastediyoruz. O ürünü/hizmeti kullanmak tüketicinin hangi sorununu çözüyor zaten olması gereken. Sizin bunun üzerine o ürünü/hizmeti kullanırken ne hissettiğini kurgulamanız lazım.

Her markanın, dünyanın artan sorunları ve bunların çözüm mücadeleleriyle ilgili bir duruşu olmalı.

Örneğin siz 150 yıllık bir şekerleme markası olabilirsiniz. Daha doğal ve az şeker ile yapılan ürünler geliştirmeniz çağın gerekliliği olarak ürün Ar-Ge’sidir. Ancak markanızla, çocukluk çağı obezitesi konusunda bir duruş sergiler ve kaynaklarınızın bir kısmını bununla mücadeleye ayırırsanız o zaman anlamlı bir marka olursunuz. Dünyadaki örneklerinden görüyoruz ki bunu yapan markaların satışları azalmıyor, aksine artıyor.

*Pandemi dönemi, iş dünyasında pek çok taşı yerinden oynattı. Bu süreç, tüketicilerin marka algısını nasıl etkiledi?

Araştırmalar gösteriyor ki pandemi döneminde tüketiciler ülke yönetimlerinden yana hayal kırıklığına uğradı. Devletler bu süreci genel olarak iyi yönetemedi. Hal böyleyken de tüketicilerin markalardan beklentileri arttı. Çünkü hayatlarındaki bir diğer güçlü figür de markalar. Büyük markalar bu yönelimi farketti ve beklentilere yanıt vermeye çalıştı. Elbette burada yüzde yüz bir memnuniyet yaratmaları mümkün değil. Ancak deneyenler krizden daha güçlü çıktılar/çıkacaklar diyebiliriz.

Aynı zamanda tüketiciler markaların/kurumların pandemi sürecinde kendi çalışanlarına nasıl davrandıklarına eskisine göre daha fazla ilgi gösterdi. Ve markaları buna göre de notladı. Tıpkı bir dostunun yaptıklarını onaylar ya da ondan rahatsız olur gibi.

Pandemi döneminin Kobiler açısında en önemli fırsatını sona sakladım. Bu da yine araştırmalar gösteriyor ki tüketiciler pandemi döneminde yeni markaları denemeye daha açık hale geldiler.

Yani siz bir deterjan üreticisi iseniz, yıllardır büyük bir sadakat ile en bilinen deterjanı kullanan tüketicilere kendi ürününüzü denetmeniz eskiden çok daha zordu.

Oysa şimdi, doğru bir marka konumlandırması ve etkili bir iletişimle bugüne kadar hiç ulaşamadığınız tüketicilere ürününüzü satın aldırabilirsiniz. Bu yazıyı okuyan tüm değerli Kobi yöneticilerine, doğru bir marka iletişimi partneriyle yola çıkıp, bu fırsattan yararlanmalarını öneririm.

*Türkiye’de son dönemde doğru bir marka stratejisi ile öne çıkan genç şirketlere birkaç örnek verebilir misiniz?

Son zamanlarda ekonomik daralmanın etkisiyle yeni markaların çıkışı da elbette zorlaştı. Ancak kriz dönemini fırsata çeviren pek çok marka da oldu. Örneğin Borel bunun bariz örneklerinden biri. Boron yerli bir deterjan olarak zaten piyasadaydı. Ancak pandemi döneminin yükselen yıldızı el dezenfektanı pazarına Yerlilik ve farklı bir formülasyon vurgusuyla girmek Borel’ın kısa zamanda tanınmasını ve yüksek satış rakamlarına ulaşmasını sağladı.

Ancak Borel için henüz tam olarak bir marka oldu diyemeyiz. Pandeminin günlük hayatımızdaki etkisinin düştüğü dönemde halen hayatımızda olan bir marka olmayı becerir ve az önce bahsettiğim anlamlı marka olma konusuna akıl ve kaynak ayırırsa o zaman gerçek anlamda bir markalaşmadan bahsetmeye başlayabiliriz.

Yine pandemi döneminde, televizyon mecrasının daha ucuz olmasını fırsat bilerek televizyona reklam veren hazır döner firmaları oldu. Bu firmaların markalaştığını ve stratejik bir çalışma yürüttüklerini söyleyemeyiz. Bu firmalar yaptıkları iletişimle ürünlerini denetip satışlarını artırmış oldular. Ancak bu demek değildir ki siz 1 yıl sonra da bu ürünleri alırsınız.

Marka İletişimi yapmak ile Ürün İletişimi yapmak arasındaki fark da tam olarak budur.

Bizim markalarımızdan Göktekin Enerji, pandemi döneminde doğru iletişim stratejileriyle görünürlüğünü artırmayı başaranlardan oldu. Aynı zamanda markalaşma yolculuğunda emin adımlarla ilerlediğini de söyleyebiliriz.

Yine aynı şekilde Tazefikir Grup olarak hizmet verdiğimiz markalardan Bee’o da Pandemi döneminde öne çıktı. Şu anda da bu avantajlı dönemin devamında,  markayı büyütmek ve akıllarda kalmasını sağlamak için hazırlıklar yapıyoruz.

*Son olarak eklemek istedikleriniz…

Son olarak şunu söyleyebiliriz ki Marka yaratmak ve yaşatmak diğer pek çok konuda olduğu gibi uzmanlık isteyen bir alan. Tasarımı sevmek, biraz bilgisayar kullanmakla marka olunamaz. Bu yazıyı okuyan Değerli Marka Sahiplerine dünyayı bilen, dijitali bilen ve işini seven partnerlerle çalışmalarını, bu alana kaynak ayırmalarını ve başarılı oldukça daha fazla yatırım yapmalarını öneririm. Sağlıklı ve bol kazançlı günler dilerim.

*Bu yazı ilk olarak Ekonomist Dergisinde yayımlanmıştır.

More Reading

Post navigation

Leave a Comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir