Çağlar Gözüaçık ile Hiç Yapmam Hep Yaparım’ın Dördüncü Konuğu Gülberk Kavşuk

Hiç Yapmam Hep Yaparım – Gülberk Kavşuk

Çağlar Gözüaçık ile Hiç Yapmam Hep Yaparım’ın dördüncü bölümünün konuğu Abbott Nutrition Birleşik Krallık ve İrlanda Genel Müdürü Gülberk Kavşuk.

Gülberk Kavşuk hiç yapmadıklarını ve hep yaptıklarını anlatıyor.

Çağlar Gözüaçık: Sevgili izleyenler, yeni bir bölümle beraberiz. Çağlar Gözüaçık’la Hiç Yapmam Hep Yaparım bu bölümde de değerli bir konuğu ağırlayacak. Sevgili dostum, eski dostum, Gülberk Güler Kavşuk. Kendisi Abbot Nutrition’un Birleşik Krallık ve İrlanda Genel Müdürü. Gülberk’çim hoş geldin.

Gülberk Güler Kavşuk: Hoş bulduk. Çok teşekkür ediyorum. Ben de seni gördüğüme çok mutlu oldum Çağlar. Epey uzun bir zamandır görüşememiştik ama tabi dostluğumuz çok eskiye dayanıyor gerçekten.

Çağlar Gözüaçık: Evet.

Gülberk Güler Kavşuk: Ben de öncelikle belki daha sonra yayınlanacak bu söyleşimiz ama bugün Şeker Bayramı’nın ikinci günü. Bugün 14 Mayıs Eczacılık Bayramı. Hem Şeker Bayramı’nı kutluyorum herkesin hem de tüm eczacı meslektaşlarımın Eczacılık Günü’nü kutluyorum.

Çağlar Gözüaçık: Harika. Bugün de tarihe not düşelim diyorsun. Güzel bir günde yapıyoruz seninle.

Gülberk Güler Kavşuk: Aynen.

Çağlar Gözüaçık: Bir bayram sabahında, öğleninde yapıyoruz. İngiltere ile sabah belki Türkiye ile öğlen saatinde.

Gülberk Güler Kavşuk: Evet.

Çağlar Gözüaçık: Ben de teşekkür ediyorum tekrar programımıza katıldığın için Gülberk’çim. Şimdi bizim formatımızı biliyorsun. Seninle sohbet de ettik. Önceki bölümleri de izleme şansın olmuş. Konuşmuştuk. Burada amacımız aslında seni insan olarak tanıtmak. Çocukluğun, gençliğin, üniversite çağların, ondan sonra mesleğe başladığın dönemler ve şimdiki bakış açını insanlarla paylaşabilmek. Ben de bu programdan hem öğreniyorum yani sizlerden çok şey duyuyorum, dinliyorum. Hayata dair birtakım sorgulamalarımı da yapıyorum. Kendimi de değerlendiriyorum. Konuklarım da genel olarak şey söylüyorlar yani bu sorularla biz de kendimizi bir kere daha tartmış düşünmüş olduk diyorlar. Böyle bir bahane oluyor herhalde.

Gülberk Güler Kavşuk: Süper.

Çağlar Gözüaçık: Tekrar hoş geldin diyorum ve istersen sorularımızla başlayalım sohbetimize.

Gülberk Güler Kavşuk: Tabi ki, tabi ki.

Çağlar Gözüaçık: İster istemez tabi kronolojik sırayla gitmek daha sağlıklı ve şey oluyor. İzleyenler açısından da takibi daha kolay oluyor. O yüzden çocuklukla başlayacağız. Çocukken yani burada tabi yaptıkların yapmadıkların programın formatı itibariyle. Çocukken sıkça yaptığın şeyler var mıydı ve bunlar tabi ki hani ağaç da yaşken eğilir denir. Bizi biz olmamızı sağlayan unsurlar. Senin bugünkü Gülberk olmanın tohumlarını atmış olabilir mi bunlar diyelim ve başlayalım.

Gülberk Güler Kavşuk: Tamam süper. Evet, vardı tabi ki. Ben ailemin tek çocuğuyum. O yüzden böyle çok üzerine düşülmüş, üzerine titrenmiş bir çocukluk geçirdim. Yani şöyle söyleyim sana böyle annemler mendili dışarı çıkarıp sallarlar. Rüzgardan sallanırsa ‘’Aaa bugün çok rüzgarlı. Biz Gülberk’i dışarıya çıkartmayalım’’ derlermiş.

Çağlar Gözüaçık: Haaaa, o derece.

Gülberk Güler Kavşuk: O derece. Yani böyle hani eşarpla gezdiğim günleri falan çok iyi biliyorum. Öyle resimlerim var. Dolayısıyla ben çok sokakta oynayan bir çocuk olamadım. O yüzden de hep böyle evde yapılan aktiviteleri sıklıkla yaptım. Çok da arkadaşım yoktu. Genelde apartmandaki arkadaşlarla bir araya gelip oynardık. İşte evcilik oynardık, bebeklerle oynardık. Onlar zaten çok evde yapılan aktiviteler, oyunlar. Ama onun dışında benim çok yaptığım bir şey vardı. Annem benim genç bir anne. Bana erken doğum yapmış. Beni erken yaşta dünyaya getirmiş. Dolayısıyla biz onunla böyle kardeş gibi arkadaş gibi büyüdük. Çok da eğlenceli bir insandır. Sıklıkla bana hep kitap alırdı. Kitap okurdu, hikaye kitapları. Benim de ezberim çok kuvvetli gerçekten. Hala öyle. Hafızam çok güçlüdür. Okuduğu kitapları ben böyle bir anda ezberler sonra okuduktan sonra ben de ona gelir okuyormuş gibi anlatırmışım.

Çağlar Gözüaçık: Hımm.

Bu bölümümüzün konuğu Gülberk Kavşuk

Gülberk Güler Kavşuk: Böyle böyle devam etmiş bu. Ve gerçekten annem de meraklı böyle öğretmeye istekli bir insan olduğu için demiş ki galiba erken yaşta okuyacak Gülberk. Ve benim görsel hafızam da iyiydi. Sokakta giderken işte birtakım şeyleri benzetip okumaya başlamışım hani kelimeleri. Ve böylelikle bana okumayı yazmayı annem dört dört buçuk yaşlarında öğretti.

Çağlar Gözüaçık: Ne güzel. Okula gerek kalmamış yani hemen evde öğrenmişsin.

Gülberk Güler Kavşuk: Aynen öyle. Çok gerek kalmamıştı. Dediğim gibi böyle değişik bir insandır. İstiklal Marşı’nın on kıtasını böyle bulaşık yıkarken okurdu ezberden. Ben ilkokula başladığım zaman okuyor, yazıyor, cebir yoluyla matematik yapıyor ve İstiklal Marşı’nın on kıtasını ezbere biliyordum. Dolayısıyla beni yaklaşık beş buçuk, altı yaşlarımdayken ilkokul ikiye başlattılar.

Çağlar Gözüaçık: Hımm.

Gülberk Güler Kavşuk: İlkokulu dört yılda bitirdim. Herhalde bu çok işte okumanın, okumaya küçük yaşta alışmış olmanın birtakım meyvelerini de ilerleyen yıllarda işte okul hayatında hep başarılı bir öğrenci olarak sonrasında iş hayatında iş insanı olduğum zaman da çok çalışkan bir insan olarak gördüm diye düşünüyorum.

Çağlar Gözüaçık: Harika. Peki bu hafıza meselesi hayatta çok işine yaradı mı? Yani mesela hani bir gördüğümü bir daha unutmam yok işte bilmem kaç sene önce onunla şurada tanışmıştık filan böyle bir hafıza mıdır yoksa sözcüklerle, kitaplarla, bilgilerle ilgili bir hafıza mı?

Gülberk Güler Kavşuk: Genellikle evet. Olan olaylar, anılarla ilgili. Örneğin biz bir seyahate çıkarız. Bir restorana gideriz ya da işte bir otelde kalırız. Sonra gittiğimiz arkadaş grubu hatırlamaz. Ben hatırlarım. Bana sorarlar.

Çağlar Gözüaçık: Hımm, grubun hafızası.

Gülberk Güler Kavşuk: Hatta derler ki çift çekirdekli galiba senin bellek. O yüzden öyle bir hafızam var. Hani çok Google’a sormadan bir Gülberk’e soralım dediğinde böyle geçmiş yaşanmış şeyleri daha sıklıkla, kolaylıkla hatırlayabiliyorum. Evet.

Çağlar Gözüaçık: Senden o zaman iyi bir tarihçi de olurdu.

Gülberk Güler Kavşuk: Olabilirdi.

Çağlar Gözüaçık: Yani İlber Ortaylı’yı ben izlediğimde inanamıyorum adamın ne kadar çok şey hatırladığına.

Gülberk Güler Kavşuk: Evet.

Çağlar Gözüaçık: Yani demek ki senden müthiş bir tarihçi de olurdu Gülberk.

Gülberk Güler Kavşuk: Olabilirdi, doğru.

Çağlar Gözüaçık: Peki ailede böyle şeyleriniz var mıydı? Hani alışkanlıklar işte her bayram bugün hani bayram olduğu için de bunu sorayım. Her bayram şunu yapardık, hafta sonu böyle yapardık gibi. Var mıydı öyle alışkanlıklarınız?

Gülberk Güler Kavşuk: Vardı, vardı. Ben iki aile gibi büyüdüm çünkü büyük babam ve babaannem bize sıklıkla gelirlerdi. Yakın aslında yaşadığımız halde. Hafta sonları bizde kalırlardı. Çok hoşuma giderdi tabi benim çünkü iki ailenin tek çocuğu haline geliyordum. Birlikte çok şeyler paylaşırdık. Çok anılar biriktirdik çünkü büyük babam beni çok gezdirirdi. Her şeyi yerinde öğretmeyi severdi. Mesela bir müzeye giderdik. Müzede konuşurduk tarihle ilgili.

Çağlar Gözüaçık: Hımm, ne güzel.

Gülberk Güler Kavşuk: Ya da işte tiyatrolara götürürdü. Şehir tiyatrolarına çok giderdik. O zaman biliyorsun Üsküdar, Kadıköy şehir tiyatroları vardı. Biz Anadolu yakasında yaşıyorduk. O yüzden o civardaki tiyatrolara özellikle tabi çocuk tiyatrolarına giderdik. O zaman çok fazla tabi internet olmadığı için televizyon çok kanallı olmadığı için bunlar benim için çok güzel olurdu. Öğrenmek adına, görselliğimi geliştirmek adına. Yani mesela ben ilk büyük babam çok bilgili bir insandı. İlk böyle dini eğitimimi ondan aldım ailede. Mesela bir peygamberin hayatını mı anlatacak, camiye giderdik orada anlatırdı.

Çağlar Gözüaçık: Ne güzel.

Gülberk Güler Kavşuk: Bu anlamda da bu tabi çok geliştiriyor insanı. Yani kültürel olarak da bu şekilde şekillenen çocuklar sonraki hayatlarında da herhalde daha çok yönlü olabiliyorlar. Bu bana böyle bir katkı sağladı diye düşünüyorum.

Çağlar Gözüaçık: Ne iş yapıyordu büyük baba?

Gülberk Güler Kavşuk: Büyük babam Türkiye Şeker Fabrikalarında çalışmış.

Çağlar Gözüaçık: Hımm.

Gülberk Güler Kavşuk: Bu yüzden birçok yeri gezmişler. Mesela benim babam Eskişehir doğumlu. Eskişehir’de çalışırken dünyaya gelmiş. Aslında Ankaralı fakat sonrasında kendisini çok farklı alanlarda geliştirmiş. Kitap yazardı mesela, şiirleri vardır.

Çağlar Gözüaçık: Ne güzel.

Gülberk Güler Kavşuk: Evet, evet. Keman çalardı. Böyle çok yönlü ve çok anlatmayı öğretmeyi seven bir insandı.

Çağlar Gözüaçık: Çok aydın bir insanmış herhalde. Yaşıyor mu vefat etti mi?

Gülberk Güler Kavşuk: Allah rahmet eylesin. Büyüklerimiz vefat etti.

Çağlar Gözüaçık: Nur içinde yatsın. Onu da anmış olalım.

Gülberk Güler Kavşuk: Evet.

Çağlar Gözüaçık: Peki şimdiki ailenle yani senin evlendikten sonra kurduğun ailende bir alışkanlığınız var mı?

Gülberk Güler Kavşuk: Var. Biz de bir o birlikteliği devam ettirmeye çalıştık. Yani dediğim gibi çok hani büyüklerle birlikte yaşadığım için ben o saygı sevgi hani birlikte olmanın önemini küçük yaşlardan beri kavramış, içselleştirmiş bir çocuk olarak büyüdüm. Sonrasında da ister istemez bir yoğun iş temposu devreye giriyor birtakım başka öncelikler oluyor ama hep böyle bir araya gelip işte bir bayramda, özel bir günde, bir doğum gününde bir masanın etrafında oturup güzel bir yemek yemek ya da o güne özel bir yerde kutlamak, seyahatlere birlikte gitmek… Bunları çok yaptık. Biz de mesela oğlumuzu aynı şekilde çok gezdirdik. Küçük yaşlardan itibaren hem Türkiye’yi tanıdı, Türkiye’de gezdi hem yurt dışına gitme fırsatı oldu. Bu anlamda keyifli zamanda biz böyle daha çok hani birlikte olabildiğimiz her anı değerlendirerek geçirmeye çalıştık.

Çağlar Gözüaçık: Ne güzel. Ne kadar şanslı. Oğlun da çok şanslı. İsmi nedir oğlunun?

Gülberk Güler Kavşuk: Biz de çok şanslıyız. Canberk.

Çağlar Gözüaçık: Canberk. Canberk şu an üniversitede değil mi?

Gülberk Güler Kavşuk: Evet üniversitede okuyor.

Çağlar Gözüaçık: Hangi bölümde okuyor Gülberk’çim?

Gülberk Güler Kavşuk: Canberk şöyle Saint-Joseph’te lise okurken Amerika’ya gitti. Çünkü Canberk aynı zamanda Beşiktaş’ta ve Milli Takım’da basketbol oynuyordu. Böylece Amerika’ya giderek biraz daha basketbolunu geliştirmek hem de orada okumayı hedefliyordu. Yaptı da fakat aynı zamanda evini çok özledi ve dedi ki ‘’Ben Amerika’da üniversite okumaya Amerika’da devam etmeyeceğim’’.

Çağlar Gözüaçık: Evet uzak.

Gülberk Güler Kavşuk: ‘’Türkiye’ye yakın bir yere Avrupa gelmek istiyorum’’. İngiltere’ye başvurularda bulundu ve İngiltere’den kabuller aldı. O arada da benim İngiltere’ye atanma durumum ortaya çıktı.

Çağlar Gözüaçık: Ne güzel tesadüf.

Gülberk Güler Kavşuk: Dolayısıyla böyle bir tesadüf oldu ve şu anda Londra’daki Westminster’da bu sene hazırlık okuyor çünkü Amerika’dan geldiği için müfredatı çok tabi uymadı. Şimdi bu sene hazırlık okuyor. Önümüzdeki sene de Business School’a devam edecek Ekonomi Business okuyacak.

Çağlar Gözüaçık: Çok güzel. Peki senin üniversite dönemlerine gidelim şimdi Canberk’ten.

Gülberk Güler Kavşuk: Olur.

Çağlar Gözüaçık: Sen eczacılık okudun.

Gülberk Güler Kavşuk: Evet.

Çağlar Gözüaçık: Yani bunu nasıl seçtin? Birinden etkilendin mi? Ailede sağlıkla ilgili çalışan birisi var mıydı? Nasıl gelişti okul?

Gülberk Güler Kavşuk: Babam diş hekimi.

Çağlar Gözüaçık: Hımm.

Gülberk Güler Kavşuk: Dolayısıyla ben böyle hep tıp alanında çalışayım. Tıp, diş hekimliği, eczacılık. Bu arada kimya benim en iyi dersimdi. Kimya, biyoloji lisedeyken. O yüzden hep böyle bir fen alanına ilgim vardı zaten. Üniversiteye hazırlanırken de o alanda çalıştım. Tıp Fakültesi ve Diş Hekimliği Fakülte’lerini de aslında yazdım. Ama şehir dışında hiçbir fakülteyi yazmadım. Biraz kısıtlı bir liste yapmıştım. İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ne girdim.

Çağlar Gözüaçık: Çok güzel.

Gülberk Güler Kavşuk: Dolayısıyla benim için istediğim bir alandı ve çok da mutlu bir şekilde dört yıl okudum. Bitirdim.

Çağlar Gözüaçık: Güzel bir dereceyle bitirdin dimi? Ben öyle biliyorum.

Gülberk Güler Kavşuk: Evet, güzel bir dereceyle bitirdim. Doğrudur.

Çağlar Gözüaçık: Sonra hemen işe mi başladın, nasıl gelişti?

Gülberk Güler Kavşuk: Sonrasında Eczacılık Fakültesi’nde okurken aslında ben ne iş yapacağımı biraz böyle şekillendirmeye başlamıştım kafamda. O yüzden ilk yıl zorunlu eczane stajımız vardı bizim. İlk yıl eczanede zorunlu staj yaptım ve baktım ki bu eczane eczacılığı çok bana hitap etmiyor. Sonrasında da ikinci sınıfta ve üçüncü sınıfta Roche ilaçlarında staj yaptım. Hem imalat bölümünde çalıştım hem pazarlama bölümünde çalıştım.

Çağlar Gözüaçık: Çok güzel.

Gülberk Güler Kavşuk: Ve pazarlama bölümünde çalıştığım zaman kararımı verdim. Ben marketing alanında çalışmak istiyorum, ben ürün müdürü olmak istiyorum diye. Sonrasında da mezun olur olmaz, ben Haziran 95 mezunuyum, Ağustos 95’te Toprak İlaç’ta işe başladım ama ürün müdürü olarak değil, ruhsat uzmanı olarak.

Çağlar Gözüaçık: Hımm.

Gülberk Güler Kavşuk: Çünkü ürün müdürü pozisyonu yoktu ve bana o zaman Toprak İlaç’ın genel müdürü olan, o da eczacı, buradan onun da kulakları çınlasın Ümit Ceylan Bey.

Çağlar Gözüaçık: Evet, sektörün duayenlerinden dimi Ümit Bey?

Gülberk Güler Kavşuk: Aynen öyle, öyle. Ona çok teşekkürlerimi aslında iletiyorum. Çünkü bana demişti ki: “Şimdi sen nereye gidersin git sana herkes tecrübe sorar. Fakat sen bir yerde çalışmaya başlamazsan bu tecrübeyi nasıl kazanacaksın?”

Çağlar Gözüaçık: Doğru.

Gülberk Güler Kavşuk: “Sen marketing yapmak istiyorsun Gülberk ama gel burada ruhsatlandırmada başla. Marketing’te bir pozisyon açılırsa da oraya geçersin.” demişti. Ben de seve seve kabul ettim, başladım. Zaten çok kısa bir süre içinde bir ürün müdürlüğü pozisyonu boşaldı ve ben orada çalıştım belli bir süre. Ama çok kısa bir süre çalışabildim. 6 altı ay kadar.

Çağlar Gözüaçık: Hıhı. Sonrasında ne yaptın orada?

Gülberk Güler Kavşuk: Sonrasında şöyle bir şey oldu. Tabi şimdi yerli firma o zaman ama çok yıllar önce bu söylediğim. Yani yirmi beş yıl önceden bahsediyorum. Dolayısıyla imkanlar o kadar gelişmiş değildi. İşte kendi dokümanlarımızı kendi detailing materyallerimizi kendimiz literatürleri tarayarak yapardık.

Çağlar Gözüaçık: Evet.

Gülberk Güler Kavşuk: Ben de tabi şimdi literatür tarıyorum, medikal bir doküman hazırlamaya çalışıyorum. O zaman bak şey yapamamışız, tanışamamışız.

Çağlar Gözüaçık: Evet, o zaman bir Tazefikir yokmuş diyip araya reklam alayım.

Gülberk Güler Kavşuk: Aynen öyle, bak şimdi ne kadar önemini böyle bir kez daha anlıyoruz. Ajans partnerlerimizin hayatımızdaki önemini.

Çağlar Gözüaçık: Evet.

Gülberk Güler Kavşuk: O zaman ben de alırdım o dokümanları İstanbul Üniversitesi çünkü ben antibiyotik bölümünde çalışıyordum, Toprak İlaç’ın antibiyotiklerinin marketing’ini yapıyordum.

Çağlar Gözüaçık: Hımm.

Gülberk Güler Kavşuk: Alırdım Çapa Tıp Fakültesi’nde Enfeksiyon Hastalıkları Bölümü’nde Halit hocam vardı benim, Halit Özsüt hocam. Alırdım ona götürürdüm: “Hocam bir kontrol edin. Nasıl, olmuş mu? Referanslarını bakın, kontrol edin.” diye gösterirdim. Bir taraftan da Bristol Myers Squibb Türkiye’ye yeniden gelmiş ve onlar da kadrolarını büyütüyorlar. Halit Hoca ile Bristol Myers Squibb’in antiviktik ve onkoloji bölümünün grup ürün müdürü olan, o da eczacı, kulakları çınlasın ve günü kutlu olsun. Sevil Hanım. Sevil Ağlar Hanım. Yakın arkadaşlar ve Sevil Hanım da bir böyle junior ürün müdürü arıyor, arayışı içerisinde. Halit Hoca ile sohbet ederken Halit Hoca ona diyor ki: “Ya, bana böyle genç pırıl pırıl bir kız geliyor Toprak İlaç’tan. Ne dersin?’’

Çağlar Gözüaçık: Sürekli bir şey soruyor al bunu başımdan filan.

Gülberk Güler Kavşuk: Pek başından alamamış o, sonra çok hep gittim daha.

Çağlar Gözüaçık: Daha çok mu uğraştırdınız hocayı?

Gülberk Güler Kavşuk: Sonra böylelikle ben Sevil Hanımla bir görüşme yaptım ve Bristol Myers Squibb’de Mart 96’da işe başladım.

Çağlar Gözüaçık: Çok güzel. Orada uzun seneler çalıştın tabi sen dimi?

Gülberk Güler Kavşuk: Orada çok uzun yıllar tabi yani on dokuz yıla yakın çalıştım. Her kademesinde çalıştım. Yani junior ürün müdürü olarak girip bölüm direktörü olarak çıktım.

Çağlar Gözüaçık: Evet.

Gülberk Güler Kavşuk: Birçok alanında yani antibiyotiklerle başlayıp kardiyovasküler sonrasında diyabet hatta romatoloji alanlarında çalışıp en sonunda bölüm direktörüydüm. Fakat o dönemde işte Astra Zeneca ile ve Pfizer ile ortaklıklarımız vardı. Ürünlerimizin bir kısmını Astra Zeneca’ya devrettik. Diyabet ortaklığını, onu hatırlarsınız.

Çağlar Gözüaçık: Evet, hatırlıyorum.

Gülberk Güler Kavşuk: Bir kısmını da Pfizer’e devrettik. Öyle olunca tabi ben iş etkinliği business excellence’la devam etme konusunda böyle bir teklif aldım. Ama artık dedim ki benim için yeterli benim buradaki sürem doldu hatta çok uzun bile oldu ve Bristol Myers Squibb’den sanırım Kasım 2014 gibi ayrıldım ve sonrasında çok aslında kısa bir süre yani üç ay sonra da Türkiye’de böyle satış kontratlı satış organizasyonları kuran motivasyonel şirketlerle çalışan bir şirkete Ashfield adında bir İngiliz şirketine genel müdürü olarak geçtim.

Çağlar Gözüaçık: Evet İngiltere macerası oradan bir böyle bir kuble mırıldanmış sanki Ashfield ile.

Gülberk Güler Kavşuk: Oradan bir evet mırıldanmaya başlamıştı.

Çağlar Gözüaçık: Buradan Ayşe Demiray’ı da analım. Benim eski ortağım, aynı zamanda Medikal Direktörümüz. BMS zamanında Ayşe’yle birlikte seninle çok görüştük, çok çalıştık, çok güzel projelere imza attık hep birlikte.

Gülberk Güler Kavşuk: Çok çalıştık evet, evet.

Çağlar Gözüaçık: Ayşe’ye de selam gönderelim buradan.

Gülberk Güler Kavşuk: Ayşe’ye buradan selamlarımızı, sevgilerimizi iletiyoruz. Çok sevdiğim bir insandır gerçekten.

Çağlar Gözüaçık: Evet, kesinlikle. Peki mezun olunca işe girdin sonra Toprak İlaç’tan işte ilerledi kariyerin. Ashfield, sonra ne oldu ? Ashfield’dan sonra yani bu İngiltere’deki görevinle Ashfield arasındaki çalışma şeyin nasıl gerçekleşti?

Gülberk Güler Kavşuk: Şöyle oldu. Ashfield’a başladıktan sonra yani yaklaşık bir buçuk yıla yakın çalıştım Ashfield’da. Çok farklı bir deneyim kazandırdı bana çünkü aslında masanın diğer tarafına geçmiş oldum.

Çağlar Gözüaçık: Hımm.

Gülberk Güler Kavşuk: Yani bu sefer birtakım iş projeleri iş geliştirme projeleri yapabilmek adına farklı şirketlerle birtakım iş birlikleri kurulduğu için yine.

Çağlar Gözüaçık: Tabi, ilaç firmaları senin müşterin oldu yani aslında Ashfield’da.

Gülberk Güler Kavşuk: Aynen öyle oldu. İlaç firmaları müşterim oldu. Dolayısıyla o dönemde çok fazla ilaç firması tanıdım. Üst düzey yöneticileriyle, genel müdürleriyle, iş geliştirme direktörleriyle tanışıp görüşmeler yaptım. Aslında benim için farklı bir dönemdi. Bu arada sadece ilaç da değil yani örneğin bir süt ve süt ürünleri üreticisine biz laktozsuz ürünlerini tanıtmak için bir diyetisyenle ziyaret edecek bir ekip kurduk. 

Çağlar Gözüaçık: Hımm.

Gülberk Güler Kavşuk: Yani.

Çağlar Gözüaçık: Yani tüm sağlık şemsiyesi altında çalıştınız.

Gülberk Güler Kavşuk: Evet, aslında öyle. Biraz daha böyle çeşitli alanları tanıma fırsatım oldu. Ben hep daha geri ödemeli , reçeteli alanlarda çalışmıştım. Aslında Ashfield’ta biraz daha OTC daha consumer’a yönelik işleri de çünkü mesela GlaxoSmithKline’ın tüketici sağlığının ekibi de Ashfield’taydı.

Çağlar Gözüaçık: Evet.

Gülberk Güler Kavşuk: Dolayısıyla o ürünleri o portföyü de tanıma fırsatım oldu. Aslında şöyle düşünüyorum. Hayatta her şeyin bir sebebi var. Hiçbir şey sebepsiz değil. Hiçbir şey tesadüfi değil. Mutlaka hayat bizi akışıyla aslında bir yerlere yönlendiriyor. Tabi bunda bizim nasıl yön alacağımız da önemli diye düşünüyorum.

Çağlar Gözüaçık: Evet.

Gülberk Güler Kavşuk: O akışın içerisinde nasıl kendimizi konumlandıracağımız da önemli.

Çağlar Gözüaçık: O sürprize hazır olmak önemli değil mi?

Gülberk Güler Kavşuk: O sürprize hazır olmak ve kendimizi hazırlamak aynen öyle önemli. Biraz da tabi hedefli olmak önemli.

Çağlar Gözüaçık: Hımm.

Gülberk Güler Kavşuk: Yani şöyle söyleyeyim. Bir geri gideceğim ama ben Bristol Myers Squibb’te çalışırken annem bana bir pano işlemişti. Bu hani goblenle işlenen panolar vardır.

Çağlar Gözüaçık: Evet.

Gülberk Güler Kavşuk: Bir kadın ve bir gece elbisesi giymiş bir kadın. Bu senin panon ben bunu sana benzettim diye verdi ve o bizim aramızda o günden sonra bu benim genel müdür elbisem olsun yani hep benim kafamda ben bir gün gelebileceğim en üst noktaya geleceğim yöneticilikte ve genel müdür olacağım hedefi vardı. Ashfield’da bu bütün alanlarda tecrübe kazandıktan sonra biraz daha tecrübemi genişlettikten sonra Abbot Nutrition’dan teklif geldi yani onların tallent exucation bölümünden görüşme yapmak için sonrasında tabi çok hızlı ilerledi ve dediğim gibi ben bir buçuk yıl zarfında Ashfield’dan ayrılıp Kasım 2016’da Abbot Nutrition Türkiye’nin genel müdürü olarak göreve başladım. Üç buçuk yıl çalıştım Türkiye’de ve gerçekten çok başarılı olduk. Buradan Türkiye ekibime selam olsun. Onlar için onların benim bendeki yerleri çok başka yani şimdi gözüm dolar. O kadar başka.

Çağlar Gözüaçık: Harika ne güzel. Çok güzel bir bağ var demek ki aranızda.

Gülberk Güler Kavşuk: Çünkü şöyle çok güzel bir başarı yakaladık Çağlar. Yani bu kolay kolay bir yöneticiyle ekip arasında. Ekip derken çekirdek ekipten bahsetmiyorum. Yani Diyarbakır’daki satış temsilcime kadar ve şu anda beni gerçekten Karadeniz’den Akdeniz’e Ege’ye arıyorlar soruyorlar özel günlerimi kutluyorlar. Böyle bir bağ oluşmuş aramızda. Başarı elbette ki ekipleri daha sıkı birbirine kenetliyor. Başarılı oldukça insanların motivasyonu artıyor. Ben Abbot Nutrition Türkiye’ye katıldığımda Türkiye ikincisiydi. Şimdi sektörün lideri konumuna geldi. Biz üç yıl üst üste bizim Abbot’un çok prestijli bir dünya kupası var. O ödülle ödüllendirildik.

Çağlar Gözüaçık: Ne güzel süper.

Gülberk Güler Kavşuk: Dolayısıyla her anlamda gerçekten başarıyı maksimize edebildik ve hala da bunu gayet başarıyla sürdürüyorlar tabi ki. Bu da bana çok gurur veriyor. Böyle başarılı olduktan sonra da biraz da o yüzden gerçekten onları hep anıyorum çünkü bu bir bir tek kişinin emeği ve işi değil dediğim gibi.

Çağlar Gözüaçık: Tabi ekip işi.

Gülberk Güler Kavşuk: Dolayısıyla bu başarı beni bizim bölgemizin en büyük pazarında genel müdür olmaya tabi ki hazırlamış oldu. Birleşik Krallık ve İrlanda bizim içinde bulunduğumuz Avrupa bölgesinin en büyük pazarı.

Çağlar Gözüaçık: Evet.

Gülberk Güler Kavşuk: Dolayısıyla ben nisan geçen yıl nisan başında bu bölgeye atanmış oldum. Bu ülkeye atanmış oldum.

Çağlar Gözüaçık: Bir de tabi işin şu tarafı var harika bir dönemde oryantasyonunla birlikte yani pandemi sürecinde yeni bir göreve başlamış oldun. Gerçekten çok zorlu herkes adına. Biraz da bundan konuşalım istersen.

Gülberk Güler Kavşuk: Olur olur.

Çağlar Gözüaçık: Hem yurtdışında bir yönetici olmanın çalışmanın zorluklarından bahsedebiliriz hem de bu pandemi dönemindeki o oryante olma ekibi uzaktan tanımaya çalışmayla ilgili belki biraz konuşabiliriz. Ne dersin?

Gülberk Güler Kavşuk: Tabi ki. Çok zor oldu. Çünkü nisanda başlayan görevime ben eylüle kadar Türkiye’den devam ettim.

Çağlar Gözüaçık: Hmm.

Gülberk Güler Kavşuk: Buraya gelemedim bile. Dolayısıyla birçok şey tabi ki biraz daha gecikmiş oldu. Eylül sonunda İngiltere’ye geldik eşimle birlikte yerleştik ama maalesef hala daha yani mayısın on dördündeyiz ben ofisten çalışamıyorum. Hala evde çalışıyorum. Sadece bana direkt rapor eden birkaç arkadaşımla görüşebildim. Dolayısıyla sürekli böyle işte Teams üzerinden Webex aracılığıyla toplantılarla böyle personal chatler coffee time’lar düzenleyerek satış ekibimi tanımaya çalışıyorum. Biraz zorlayıcı oldu benim için çünkü ben şöyle bir yönetici yapısındayım. Ben sahaya çıkmalıyım, gitmeliyim, ekibimle yan yana çalışmalıyım, dirsek temasım olmalı, müşterilerimi tanımalıyım, görmeliyim, havayı atmosferi koklamalıyım, onların feedback’lerini kendi kulaklarımla dinlemeliyim. Ben başarının ancak bu şekilde gelebileceğine inanıyorum. Bu tabi ki avantajı maalesef kaybettim.

Çağlar Gözüaçık: Evet.

Gülberk Güler Kavşuk: Dolayısıyla çok kolay olmadı. Bir İngiltere gerçekten komplike bir pazar. Çok kolay bir pazar değil yani bizim burada hem kontratlarla çalışıyoruz. Hastanelere kontratlar yapıyoruz hem yine bir retail tabi ki pazara çıkan. Yani eczane kanalıyla satılan ürünlerimiz var. Reçeteli ürünler zaten büyük bir kısmını bu oluşturuyor. Aynı zamanda bir de tüketici consumer OTC grubu ürünlerimiz de var. Yani boost’dan örneğin ya da e-commerce kanallarından satılan. Dolayısıyla farklı bacakları olan bir iç ve o yüzden de bu pazarı biraz daha komplike hale getiriyor. NHS zaten apayrı bir sağlık sistemi. Onu iyi anlamak irdelemek gerekiyor. Sağlık otoritesiyle çok yakın temas kurmak gerekiyor. Onları iyi anlamak gerekiyor çünkü Türkiye’dekinden farklı bir sağlık sistemi var.

Çağlar Gözüaçık: Peki iletişime açık mı oradaki sağlık otoritesi?

Gülberk Güler Kavşuk: Aslında normal şartlar altında açık gibiler. Ben daha onu da çok tecrübe edemedim. Çünkü…

Çağlar Gözüaçık: Çünkü pandemi var. Evet.

Gülberk Güler Kavşuk: Pandemi var. Pandemi olduğu için sadece şunu söyleyebilirim. Herkes tabi ki hem kurallara çok saygılı hiçbir şekilde esnemiyor kurallar hem de maalesef ki İngiltere de pandemiden çok büyük ölçüde nasibini alan ülkelerin içinde yer aldı.

Çağlar Gözüaçık: Evet.

Gülberk Güler Kavşuk: Dolayısıyla çok yoğun vaka yükselişlerinin görüldüğü ve ölümlerin arttığı dönemlerde sağlık profesyonelleri de çok yoğun zamanlar geçirdi.

Çağlar Gözüaçık: Hımm.

Gülberk Güler Kavşuk: O yüzden o dönemlerde onlara ulaşmak çok da mümkün olmadı. Aynı şekilde sağlık otoritesi de. Sadece e-mail kanallarıyla ya da işte bazen çok böyle önceden planlanmış birtakım görüşmelerle bu şekilde birçoğu görüşmelerle kendileriyle görüşebildik.

Çağlar Gözüaçık: Peki Türkiye ile İngiltere’nin hani regülasyonunu kıyasladığında gerek reçeteli ürün pazarında gerek reçetesizde yani nasıl bir şey var fark var sence? Hani bunu özellikle hani Türkiye’de izleyecek çok insan var. Yurtdışına Türkiye’den çok fazla giden pharma tarafına yani reklam veren tarafında da insan var. Ürün müdürü arkadaşlarımız var grup ürün müdürleri, pazarlama müdürleri, yöneticiler. Hani Türkiye bu anlamda bir insan kaynakları ihracatçısı aslında hani gördüğümüz gözlemlediğimiz kadarıyla. Merak ediyorlardır diye düşünüyorum bu sorunun yanıtını. Hani iki ülkeyi kıyaslasak nasıl bir şey, sonuç çıkardı?

Gülberk Güler Kavşuk: Aslında benzerlikler de çok fazla çünkü İngiltere’de de tek bir kurum var. Hem satın alan hem ödeyen.

Çağlar Gözüaçık: Hı hı.

Gülberk Güler Kavşuk: Yani aslında bizimki gibi. Burda da NHS. NHS bütün hastanelere satılan ürünlerin koordinasyonunu sağlıyor. Dediğim gibi firmalar hastanelerle kontrat bazında çalışıyor. Kontratlar yapıldıktan sonra firmalar ürünlerini hastaneye veriyor ve hastanelerden de hastalar taburculukta bu firmanın ürünleriyle çıkıyorlar.

Çağlar Gözüaçık: Hımm.

Gülberk Güler Kavşuk: Sonrasında da hasta reçetesini aynı bizimki gibi eczanelerden edinebiliyor. Tabi bizim farklı servislerimiz de var. Mesela bizde “hospital to home” diye bir servis var. Biz direkt örneğin tüplü ürünlerle beslenen hastalarımızın reçetelerini ürünlerini direkt olarak eve yollayabiliyoruz.

Çağlar Gözüaçık: Hımm.

Gülberk Güler Kavşuk: Mesela Türkiye’de böyle bir servis yoktur ya da bunun dışında neyi farklı söyleyebilirim? Mesela ayaktan hastalarda da şöyle bir farklılık var burada aile hekimliği tabi çok gelişmiş bir durumda.

Çağlar Gözüaçık: Evet.

Gülberk Güler Kavşuk: Dolayısıyla öncelikli olarak uzmana gitmeden aile hekimine danışıyor herkes ve aile hekiminin yönlendirmesiyle uzmana gidiyor ya da testlerini aile hekiminin yönlendirdiği hastanelerde yaptırıyor. Ama bu sistem oldukça gelişmiş bir sistem aile hekimliği örneğin bir test yapılacaksa randevunuzu bile sizin için alabiliyor ve sizi bu hastanelere yönlendiriyor. Mesela ben de bu şekilde testimi yaptırdım ya da birtakım rutin kullandığım kronik hastalıklarımın ilaçlarını aile hekimime söyleyerek reçeteleme yoluyla yaptırdım ve sonrasında gittim boost’dan aldım. Hatta şöyle söyleyebilirim tiroid ilaçları kullanıyorum ben aslında tiroid hastaları her türlü aldıkları ilaçtan muaf oluyorlar bu ülkede. Bu eczacımın dikkatini çekti.“Aaa lütfen şu formu doldurun. Biz sizi bütün bu ilaçlardan muaf ödemesinden muaf tutalım” dedi. Ve şimdi böyle bir exemption kartım var.

Çağlar Gözüaçık: Hımm.

Gülberk Güler Kavşuk: Yani gerçekten sağlık sistemi İngiltere’de de gayet güzel bir şekilde işliyor. Ben bizim ülkemizi de bu açıdan beğeniyorum. Güzel bir geri ödeme sistemimiz var. Gerçekten yani halkın sağlığına yönelik halkın sağlığını korumaya yönelik bir sistemimiz var. İngiltere’de bu anlamda güzel iyi kurulmuş oturmuş bir sistem var.

Çağlar Gözüaçık: Çok iyi.

Gülberk Güler Kavşuk: Firmaların biraz daha şöyle söyleyeyim biz mesela genellikle daha görsel hani materyaller. İşte hekime biraz daha bunları gidip temsilcilerimiz aracılığıyla çalışarak yapıyoruz. Tabi şimdi değişti. Pandemiyle birlikte biraz daha uzaktan erişimler.

Çağlar Gözüaçık: Tabi, online arttı.

Gülberk Güler Kavşuk: O arttı çok arttı. Burada da dijital platformlar çok kullanılıyor. Yani e-shoot’lar çok kullanılıyor. Hekimlere yapılan e-mailing’ler, dijital medya yoluyla yapılan reklamlar gerçekten burada oldukça yoğun bir şekilde kullanılıyor. Sosyal medya da aynı Instagram, Twitter. Bizim alanımızda özellikle biz hekimlere değil de aslında diyetisyenlere çalışıyoruz. Burada Nutrition alanında diyetisyenler söz sahibi. Dolayısıyla sosyal medyayı çok kullandıkları için bu kanallardan da birtakım farklı marketing aktiviteleri yapılabiliyor.

Çağlar Gözüaçık: Tabi, yani bu pandemi döneminde bizim işte dijital ajans Teknofikir. Teknofikir de çok büyüdü.

Gülberk Güler Kavşuk: Tabi.

Çağlar Gözüaçık: Farklı işlere de girdi. Bu online konusu gittikçe önem kazanıyor tabi ki.

Gülberk Güler Kavşuk: Kesinlikle.

Çağlar Gözüaçık: Evet Gülberk’çim sabahları nasıl? Öyle bir şey vardır yöneticilerin, işte ceo’ların ne bileyim böyle founder paynear böyle şey öncü kişilerin falan çok erken kalkarım, onu bunu yaparım, 3 yumurtayı sütle çırparım falan böyle bir şeyleri vardır. Senin şeyin nasıl sabah rutinlerin?

Gülberk Güler Kavşuk: Hayatım boyunca çok erken kalktım çünkü ama şöyle maalesef ki böyle hani spor yapayım güne zinde başlayayım niyetiyle değil öyle olamadı. Ben Kadıköy Yakası’nda yaşayıp Avrupa Yakası’nda çalışan biri olarak çünkü Caddebostan’ da yaşıyorum Bristol Myers Squibb uzun yıllar çalıştığım şirketim Maslaktaydı.

Çağlar Gözüaçık: Maslaktaydı evet.

Gülberk Güler Kavşuk: Dolayısıyla trafiği baypas etmek için ben her sabah altıda kalkıp hatta böyle geceden kıyafetlerimi hazırlayıp mümkün olduğunca hızlı evi terketmeye çalışan bir insan olarak yaşadım. Şirkette kahvaltımı yaptım. Sonrasında işte gün içindeki o rutin koşuşturmadan sonra yapabiliyorsam işte bir miktar yürüyüşlerimi falan akşamüstüne hep akşama bıraktım. Dolayısıyla sabahları maalesef böyle bir rutinim çok gelişemedi ama şöyle söyleyebilirim kahvaltı mutlaka yapıyorum. Çok hani böyle intermitant festing yapabilecek bir tip değilim o yüzden. Ben sabahları mutlaka kahvaltı yapıyorum. Bir kahvemi içiyorum, çayımı içiyorum. O sıcak içeceklerimi içmeden güne başlayamıyorum. Mutlaka bir Türk kahvesi rutinim var.

Çağlar Gözüaçık: Ooo ne güzel ben de severim.

Gülberk Güler Kavşuk: Sabah böyle 10 gibi Türk kahvemi bir küçük çikolata eşliğinde mutlaka içiyorum. Bunlar diyebilirim. Bir de sabahları özellikle toplantı yapmayı işte sabah bir şeye konsantre olacaksam ben sabah saatlerinde çalışmayı seviyorum. Çok vakit konsantre olmam gereken şeyleri çok akşam vakitlerine bırakmıyorum. Bunu da tavsiye edebilirim yani sabah bir kahve içtikten sonra zihin açıkken aslında daha stratejik işleri yapmak konsantrasyon gerektiren işleri yapmak belki stratejik bir toplantıyı sabah saatlerinde planlamak daha etkili olabiliyor. Çünkü e-mail okumak mesajlara cevap vermek daha rutin işlerimizden daha operasyonel işlerimizden. Onları akşam saatlerine doğru beynimiz biraz daha yorgunken de yapabiliriz.

Çağlar Gözüaçık: Doğru, katılıyorum. Peki yürüyüşle, sporla aran nasıl?

Gülberk Güler Kavşuk: Sporu, yürüyüşü mutlaka yapmaya çalışıyorum. Milli basketbolcu annesiyim yani milli basketbol oynamış bir oğlan yetiştirdim. Ama maalesef sporla aram hiç iyi olamadı. Belki bu işte çocukluğumda çok sokakta oynatılmamanın aman üşümesin, terlemesin.

Çağlar Gözüaçık: Olabilir biliyor musun ilgilidir yani mutlaka.

Gülberk Güler Kavşuk: Evet kesinlikle, kesinlikle öyle. O yüzden ben çok sportmen bir insan olamadım. Fakat şu hele home office çalışmak bir yıl boyunca bütün gün masa başında oturmak elbette ki çok sağlıksız. O yüzden ben ekibime de tavsiye ediyorum. Mesela yürüyüşü hani bir takım belki izlemeden yapabileceğimiz görüşmeleri mesela telefon görüşmelerimi dışarıda yürürken yapmayı tercih ediyorum, çok gürültülü olmayan yerlerde ki yaşadığım yer şuanda bunun için çok elverişli. Thames Nehri’nin kıyısına yakın oturuyorum. Dolayısıyla nehir kıyısında hem yürüyüp hem telefon görüşmelerimi yapabiliyorum ya da sadece yürüyüş yapmak için eşimle çıkıyoruz. İş bittikten sonra yedide yedi buçukta bile olsa mutlaka bir günlük yürüyüşümüzü yapıyoruz.

Çağlar Gözüaçık: Eşini sormadım. Ne iş yapıyor eşin?

Gülberk Güler Kavşuk: Eşim yıllarca tekstil sektöründe çalıştı. Ev tekstili alanında. En son Bursalı bir üretici şirketin satış müdürlüğünü yapıyordu. Ama tabi o da benimle birlikte işimizi bırakıp İngiltere’ye taşındı. Şu an bir takım aile ekonomisiyle ilgili işleri yönetiyor diyebilirim.

Çağlar Gözüaçık: Aaa güzel. Peki ben böyle sevgili yönetici dostlarıma soruyorum insanlara da biraz böyle tüyo gibi fısıldamış da oluyoruz sanki. Hatta bir tanesi dedi ki ‘’ Aa şimdi ben sana söyleyince benim sorum kalmayacak’’ dedi. İş görüşmesinde klasik sorduğun bir soru var mı? Nedir yani?

Gülberk Güler Kavşuk: Klasik sorduğum soru gelişim alanları. Ben şöyle düşünüyorum hepimizin gelişmesi gereken alanları var ve mutlaka hepimiz hayat boyu öğrenen insanlar olmak zorundayız. Hani life, long, learning. Bu bence çok önemli bu yüzden mutlaka soruyorum kişiye gelişim alanların neler, bu gelişim alanlarını geliştirebilmek adına hangi aksiyonları planlıyor? Bu benim için önemli çünkü aslında ben bunları birer fırsat olarak görüyorum. Yani gelişim alanım yok diyen birisiyle çalışmayı tercih etmeyebilirim çünkü o kişinin artık ileriye dönük bir amacı kalmamıştır.

Çağlar Gözüaçık: Öyle.

Gülberk Güler Kavşuk: Dimi yani mutlaka bir gelişim alanı olacak ki bir hedefe doğru bizi yönlendirsin.

Çağlar Gözüaçık: Evet kesinlikle. Hatta geçen bir şey okudum. Hayatta öyle bir hedef seçin ki diyor ömrünüzden uzun olsun.

Gülberk Güler Kavşuk: Yaa evet.

Çağlar Gözüaçık: Yani böylece hani hiç kendini boşlukta hissetmezsin.

Gülberk Güler Kavşuk: Kesinlikle.

Çağlar Gözüaçık: Ve hep oraya ulaşabilmek için çaba harcarsın.

Gülberk Güler Kavşuk: Çok doğru.

Çağlar Gözüaçık: Yani ömründen büyük hayallerin ve hedeflerin olsun diyor.

Gülberk Güler Kavşuk: Şimdi biraz önce çok başarılı ekipten bahsetmiştim, Abbott Nutrition Türkiye ekibinden. Bizim şöyle bir düsturumuz vardı: Küçük ekiplerin kendilerinden büyük amaçları olursa her şeyi başarabilirler.

Çağlar Gözüaçık: Evet kesinlikle. Tam olarak bunu ifade ediyordu o şeyde de. Peki telefonunda kullandığın böyle akıllı uygulamalar senin hayatını kolaylaştıran ya da işte sıkça girip çıktığın neler var?

Gülberk Güler Kavşuk: Ben prosedürlerden nefret eden bir insanım. Yani banka işte böyle birtakım elektrik su işte yani çok çok gerçekten çok kabus benim için. Bir yerlere gitmek, devlet dairesi işleri falan. O yüzden bunların hepsini application’lar üzerinden yapmayı tercih ediyorum. Yapabildiğim ölçüde. Tam da ülkesine geldim bu arada. İngiltere bir bürokrasiler ülkesi.

Çağlar Gözüaçık: İyi bari. Türkiye daha hızlıdır herhalde birçok alanda.

Gülberk Güler Kavşuk: Şöyle söyleyeyim yani Türkiye’nin gözünü seveyim falan diyoruz biz böyle eşimle şu anda. Gerçekten burada en basit işler bile çok uzun zaman alabiliyor. Özellikle bankacılık alanında, servis alanlarında. Biz gerçekten o konuda süper çalışıyoruz deyim Türkiye’de. Neyse. Dolayısıyla banka application’larını kullanıyorum. Şirketimin birtakım app’leri var. İşte Workday gibi Appsance management gibi Expand gibi. Onları tabi ki telefonumda kullanıyorum. Whatsapp’ı çok kullanıyorum herkes gibi. Hele ki şimdi sevdiklerimle görüşmeleri sadece Whatsapp üzerinden görüntülü yapabiliyorum.

Çağlar Gözüaçık: Tabi. Sosyal medyada en çok hangisinde aktifsin?

Gülberk Güler Kavşuk: Instagram.

Çağlar Gözüaçık: Instagram’cı mısın?

Gülberk Güler Kavşuk: Instagram kullanıyorum. Evet.

Çağlar Gözüaçık: Evet. Bizim jenerasyon herhalde böyle bir Facebook ile tanışıp sonra Instagram’a yerleşen hani bir jenerasyon oldu.

Gülberk Güler Kavşuk: Evet. Ben Facebook ile çok teşviki mesaide bulunamadığım için Instagram’ı şimdi daha çok seviyorum.

Çağlar Gözüaçık: İşte sen genç olduğun için işte bu Facebook orta yaş ve üzeri.

Gülberk Güler Kavşuk: Vay. Aynen.

Çağlar Gözüaçık: Linkedin’de de ama kullanıyorsun dimi? Linkedin’i de iş amaçlı?

Gülberk Güler Kavşuk: Linkedin’i elbette. Linkedin de aynı şekilde telefonumda application’u var. Mesajları direkt olarak alıyorum. Çok kullanıyorum çünkü Linkedin’i de aslında biraz daha gençlere tavsiye vermek için de çok kullanıyorum. Örneğin eczacılık fakültesi öğrencileriyle çok yazıştık son birkaç ayda. Dolayısıyla Linkedin’i de kullanıyorum.

Çağlar Gözüaçık: Ne güzel. Bilgileri tecrübeleri paylaşmak lazım. Gerçekten.

Gülberk Güler Kavşuk: Kesinlikle.

Çağlar Gözüaçık: Peki post covid yani ne zaman o post olacak ne zaman aşacağız bu covidi belli değil ama sürekli mutasyonlar varyantlar filan. Yani çok öngörü var bununla ilgili. Bilim insanı arkadaşlarıma soruyorum başka bir şey söylüyorlar. Abim keza bilim adamı. Diyelim ki işte bu sene sonu olsun önümüzdeki sene ortası olsun bir şeye ulaştık hani. Bir aydınlığı daha büyük gördük. Post covid döneminde iş yaşamı sosyal hayat sence nasıl evrilecek? Yani herkesin çünkü en sık sorduğu soru bu günümüzde. Ona karşı pozisyon almaya çalışıyor herkes.

Gülberk Güler Kavşuk: Evet. Bence bu ülkelere göre değişecek. Çünkü ben mesela Türkiye pratiğine bakıyorum. Türkiye daha hızlı yüz yüze çalışmaya dönecek gibi duruyor. Belki Avrupa’daki birtakım ülkeler özellikle Akdeniz ülkeleri mesela İspanya İtalya gibi ülkeler daha hızlı yüz yüze çalışmalara dönecekler. Şu an çünkü mesela bizim ekiplerimizin bir kısmı zaten ofiste hatta hastane ziyaretlerini de devam ettirerek çalışıyor bu ülkelerde. İngiltere gibi ülkelerde de bence bir karışım olacak. Yani şu anda mesela bize gelen bilgiler yavaş yavaş hastaneler satış temsilcileri kabul etmeye başlıyor. Test istiyorlar, bu yapılan rapid ya da self testlerden yapılması gerekiyor. Yani bir negatif test zorunluluğu getiren hastaneler var.

Çağlar Gözüaçık: Her gün mü istiyorlar o testi?

Gülberk Güler Kavşuk: Hayır, bunlar haftada bir yapılıyor. Yani maksimum haftada iki şu an mesela okul çocukları haftada iki kez self test yapıp okula gidiyorlar İngiltere’de. Dolayısıyla biz de şu anda ofise dönmeyi planladık. Temmuz gibi ofise kademeli olarak dönmeye başlayacağız.  Yani tamamen evden çalışılmayacak bence bir blended bir yaklaşım olacak. Yani yüz yüze ve yine bu şekilde uzaktan erişim metotlarının kullanıldığı mesela Webex’lere çok ilginin arttığını gördüm. Biz Webex’lerle devam etmeyi kesinlikle düşünüyoruz sağlık profesyonellerine yönelik. Mesela remote detailing’ler yapıyoruz. Bir spesifik platform kullanıyoruz. O platformda yine birtakım çalışmaların devam edeceğini düşünüyoruz çünkü sağlık profesyonelleri de buna alıştı.

Çağlar Gözüaçık: Tabii.

Gülberk Güler Kavşuk: Çünkü onlar da hastaları bu dönemde video konsültasyonlarıyla takip ettiler, telefonla takip ettiler. Dolayısıyla özellikle ayaktan hastaları. Bence bu sistem hem sağlık profesyonelleri için hem firmalar için bu şekilde devam edecek.

Çağlar Gözüaçık: Evet. Zaten şimdi yani ne diyelim e-ticaret geri dönülmez bir şekilde…

Gülberk Güler Kavşuk: Yükseldi.

Çağlar Gözüaçık: Gelişti ve hayatımıza girdi. Şimdi sen diyorsun ki sabah erken kalkıyordum işte Cadde Bostan’dan Maslak’a gidiyordum. Trafiği atlatabilmek için sabahın köründe uyanıyordum diyorsun. Böyle bir unsur var şimdi. Trafik diye bir derdimiz yok. Hani bir yere gitmek zorunda olmadığımız sürece.

Gülberk Güler Kavşuk: Tabii.

Çağlar Gözüaçık: Dolayısıyla bunun konfor alanlarından vazgeçmek istemeyecek insanoğlu. Ben de hani öyle düşünüyorum. Ama bir taraftan da işte kurum kültürü, sinerji, ortak hareket gibi şeylerle bir araya gelmemiz lazım. İnsan olmanın gereği olarak.

Gülberk Güler Kavşuk: Kesinlikle. Kesinlikle yani biz de tabi çalışanlarımızın nabzını tutuyoruz. Küçük bir kısım biraz böyle işte virüsü kapmaktan ötürü anksiyete duyabiliyor ya da evde bakmakla yükümlü oldukları daha yaşlı ve daha böyle one reliable İnsanlarla yaşayabiliyorlar. O kesim biraz daha evden çalışmayı sürdürmek istiyor. Ama daha büyük bir kesim de ben iş ailemi özledim diyor bize yani I miss my ofis family diyorlar mesela.

Çağlar Gözüaçık: Evet.

Gülberk Güler Kavşuk: Dolayısıyla o kısım ofise gelip işte hem o sinerjiyi yakalamak, görmek hem de sosyalleşmek adına daha interaktif olmak adına ofise dönmeyi istiyor. Dediğim gibi bence bu bir karışım olacak. Yani hem ofise dönülecek hem de bir taraftan belki bazı toplantılar artık seyahatlerle değil bu şekilde uzaktan erişim yoluyla yapılacak. Bence böyle olması da aslında hem zamandan kazandırıyor hem elbette ki bütçeyi daha aza indiriyor. Mutlaka bu yöntemlerin devam ettirilmesi lazım. Alışverişe çok yansıdı. Post covitte bence insanların alışveriş alışkanlıkları da buna göre şekillenecek yani zaten şuan da şekillendi. Mesela ben burada çok net görüyorum ki herkes daha hedefli daha odaklı alışveriş yapıyor. Ofislere gidilmediği için ben hadi bir öğlen çıkıyım kendime bir sandviç alırken bir de şöyle bir mağaza gezerim bir marketi dolaşırım gibi bir şey yok.

Çağlar Gözüaçık: Evet.

Gülberk Güler Kavşuk: Dolayısıyla herkes hem bütçesini biraz daha tabi ki korumak istiyor hem de daha odaklı sadece ihtiyacına yönelik şeyleri aslında bu dükkan alışverişlerinden alıyor. Onun dışında biraz daha keyfine göre alışveriş yapmayı da internete bırakıyor. E-alışveriş kanalları e-ticaret gerçekten çok yükseldi. Biz kendi ürünlerimizde de bunu görüyoruz. Burada sıklıkla kullandığımız alışveriş kanalları var. Dolayısıyla ürünlerimiz de oradan zaten satışını gerçekleştirdiğimiz. Yani dükkan satışları in store activity düşerken e-commerce kanallar yükseldi.

Çağlar Gözüaçık: Evet, şimdi son sorularımıza doğru geliyoruz artık süremizi de tamamlıyoruz. Peki böyle bir beyin fırtınası sorusu böyle eğlencelik bir şey. Bir ilin Turizm Bakanı olsaydın yani neden turizm hem gündemde hem neşeli bir konu güzel bir konu. Hangi ülkenin olmak isterdin, ne yapmayı planlardın?

Gülberk Güler Kavşuk: Türkiye’m, Türkiye’m cennetim.

Çağlar Gözüaçık: Bir başkadır benim memleketim diyorsun.

Gülberk Güler Kavşuk: Evet. Ben zaten çok milliyetçi bir insanım. Türkiye’den başka bir yere Turizm Bakanı olmazdım ama materyal de çok güzel. Çok gerçekten varyete fazla. Dolayısıyla Türkiye’nin neresine gitsem cennet bir köşe, farklı bir kültür. Ben çok daha iyi şeyler yapabileceğini düşünüyorum ülkemizin. Ülkemize daha kaliteli turistlerin çekilebileceğini düşünüyorum. Daha hani Avrupa’dan Amerika’dan turistlerin Türkiye’ye gelebileceğini düşünüyorum. Dolayısıyla ben Türkiye Turizm Bakanı olsam her şeyi de kendim zaten yapamazdım. Güzel bir ekip kurar, o ekiple hedefli bir şekilde çalışırdım.

Çağlar Gözüaçık: Harika yani normal işi nasıl yapıyorsak diyorsun nasıl başarıya ulaşıyorsak orada da aynı formülü izlerdim.

Gülberk Güler Kavşuk: Evet.

Çağlar Gözüaçık: Çok güzel. Peki hayatın boyunca şey formatımız itibariyle hiç yapmadığın ve yapmayacağın şey, kırmızı çizgin nedir?

Gülberk Güler Kavşuk: Evet, bunu düşündüm aslında. Acaba ben neyi hiç yapmam diye. Zorlandım biraz çünkü mesela hiç yalan söylemem kendisi yalan söylemek zaten. Hiç mesela katil olamam ama oğluma eşime birisi kastetti canına olurum olabilirim.

Çağlar Gözüaçık: Hayat yani her şey insan için.

Gülberk Güler Kavşuk: Aynen öyle dolayısıyla onları düşündüm ve şunu buldum. Ben bile isteye kalp kırmam diye düşünüyorum ya da kırmak istemem. Bile isteye hak yemek istemem. Benim için insan hakkı çok önemli bir şey. Dolayısıyla insana saygı duymak önemli bir şey. Herhalde o benim hiç yapmayacağım bir şey.

Çağlar Gözüaçık: Kesinlikle,evet.

Gülberk Güler Kavşuk: Evet.

Çağlar Gözüaçık: İnsana, hatta hayvana, bitkiye, doğaya… Yani tüm canlılara değil mi?

Gülberk Güler Kavşuk: Evet çok doğru onu genişletelim. O gerçekten bazen kötü birtakım görüntüleri de izlemek durumunda kalıyoruz. Benim içimin çok acıdığı bir konu aynı şekilde. Tabi ki hayvanlara da tüm canlılara. Yani bir ağacın üzerine kazınmış kalp görsem ben üzülüyorum. Ben ağaçlara da sarıldığım için hele bu pandemi döneminde.

Çağlar Gözüaçık: Evet peki hep yaptığın ve yapmaya devam edeceğin şey ne? Pozitif güzel mesajla tamamlayalım.

Gülberk Güler Kavşuk: Tamam. Ben hep insanları, hayvanları, tüm canlıları deyim sevmeye devam edeceğim. Yapabildiğim ölçüde iyilik yapmaya, kapıma gelen herkese kapımı çalan herkese yardımcı olmaya devam edeceğim. Ben çünkü şöyle düşünüyorum bu dünyayı kesinlikle sevgi ve umut güzelleştirecek. İçinde insan sevgisi olan, elini vicdanına götürebilen insanlar bence bu dünyayı güzelleştirecek. Umarım herkese de bu nasip olur.

Çağlar Gözüaçık: İnşallah, inşallah. Çok teşekkür ederim. Çok keyifli bir sohbetti, söyleyişiydi. Ben büyük keyif aldım inanıyorum ki herkes izleyen aynı duyguları içerecek. O zaman görüşmek üzere diyorum sevgili izleyenlerimize.

Gülberk Güler Kavşuk: Ben de çok teşekkür ediyorum. Ben de çok keyif aldım. Eski günlere gittim. Çok çok teşekkür ediyorum. Emeklerinize sağlık tüm ekibin. Ben de öyle bizi izleyecek olan herkese çok çok teşekkürler ve sevgiler. Selamlar İngiltere’den. Bu arada tabi yayınlanacağı gün farklı ama yarın Türkiye liginin şampiyonu belli olacak ben buradan gururla bir de rengimi de belli edeyim. Ve haydi Beşiktaş diyerek takımıma destek olayım.

Çağlar Gözüaçık: Aaa, Beşiktaşlıyız. Hadi bakalım. Göreceğiz yayınlanınca kimin şampiyon olacağını.

Gülberk Güler Kavşuk: Evet aynen, iyi olan kazansın diyelim.

Çağlar Gözüaçık: İyi olan kazansın, spor ve dostluk kazansın. Çok teşekkürler Gülberk’çim. Görüşmek üzere.

Gülberk Güler Kavşuk: Görüşmek üzere. Sevgiler.

Çağlar Gözüaçık: Hoşça kalın. Sevgili izleyenler Çağlar Gözüaçık’la Hiç Yapmam Hep Yaparım’ın sonuna geldik. Bir sonraki programda görüşmek üzere. Hoşça kalın.

More Reading

Post navigation

Leave a Comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir