Dr. Ege Bay ile 100Yüze

Değerli Ege Bey, Yüz Yüze’ye hoş geldiniz.  Bu röportajda iki tane kural var, kahvelerimizin tadını çıkarmak ve her bir soruya verdiğiniz samimi yanıtlarda yüzer kelimeyi aşmamak.

Bu arada bazı sorularımız önceki  sayılardaki konuklarımıza sorduklarımızla benzer. Bu sorulardaki amacımız aynı konuya farklı konuklarımızın nasıl yanıtlar verdiğini görebilmek. Ve tüm bu görüşlerden genel bir fikir edinmek.

Şimdi müsaadenizle, röportajımıza başlayalım.

Sayın Bay, öncelikle kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

1971 yılında Ankara’da doğdum; 2 yıl sonra İstanbul’a taşındık. İlkokulu İstanbul’da okudum; Avusturya Lisesi’nden mezun olduktan sonra Viyana Üniversitesi’nde Tıp eğitimine başladım. Sonrasında Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne yatay geçiş yaptım ve buradan mezun oldum. TUS’a hazırlanırken ilaç sektörüne girmeye karar verdim ve Novartis’deki iş hayatım başladı.

Avusturya Liseli’siniz. Bahsedildiği gibi disiplinli bir ekolden mi geliyorsunuz? Okulunuzun sizin üzerinizdeki etkisi ne oldu?

Disiplinli bir ekolden geliyor olmam, zorluklarla başa çıkabilme, çözüm odaklı olma ve zamanı doğru kullanma konularında bana çok ciddi katkı sağlamıştır. Daha da önemlisi, bu kadar köklü bir okulda okumanın kattıklarından biri olsa gerek; 40 yıl sonra halen düzenli olarak görüşebildiğim bir arkadaş grubuna sahip olduğum için kendimi şanslı hissediyorum.

Ancak aşırı disiplinli ve tek tip bireyler yetiştirmeyi hedef edinen otorite odaklı eğitimden, öğrenci odaklı özgür bir eğitim anlayışına geçilmesinin, çeşitlilik ve çoğulculuğu sağlayarak daha başarılı, düşünen, sorgulayan bireyler yaratacağı için daha sağlıklı olacağını düşünüyorum.

Bu yüzden, etik değerler, empati kurma, özgüven, kendine yeterlilik, problem çözme, eleştirel düşünme, yaratıcılık gibi duygusal, sosyal ve zihinsel gelişimleri tamamlanmadığı müddetçe akademik başarının pek birşey ifade etmeyeceğine inanıyorum.

Tıp fakültesini bitirdiniz, doktor olarak ilerlemeyi düşünmediniz mi?

Aslında mezun olup da TUS’a hazırlanmaya başlayana kadar doktorluk tek hedefimdi. O zamanlar  alternatiflerimiz hakkında bu kadar detaylı bilgi sahibi olmadığımızdan; mühendislik, mimarlık, işletme, tıp, hukuk, vs gibi alanlara odaklanıyorduk ve bu bölümlerden sonra gelecekte hangi iş alanlarında çalışabileceğimiz hakkında netlik yoktu.

Dolayısıyla o yaşlarda bir birey olarak tam olarak neye yatkın olduğumuzu değerlendiremeden, ailemizin veya çevremizin yönlendirmesiyle hareket etmeye çok müsaittik.

Uzun süren bir eğitim döneminden sonra profesyonel hayata atılmak için geç kaldığımı düşünerek bu yolu seçtim. Ayrıca tıp mezunu olarak sağlık sektöründe çalışan birisi olmak, çoğu zaman olaylara odağı her zaman hasta olan hekim gözüyle bakabilmemi sağlıyor.

Uzun zamandır tanışıyoruz ve değerli bir dostluğumuz var. Buradan yola çıkarak da söyleyebilirim ki çok tutarlı bir kariyer çizgisine sahipsiniz. Uzun yıllar Novartis ve ardından yine aynı gruba ait olan Alcon. Sizce taş yerinde ağırdır sözü doğru mu? Yoksa farklı firmalar ve iş yapış biçimleri görerek kariyer yapmak daha mı öğretici?

Çalıştığınız kurum eğer kişisel gelişiminize önem veriyor ve bu gelişim sonucunda da kariyer basamaklarını tırmanmanıza imkan sağlıyor ise diğer firmalardaki fırsatlar çok çekici gelmeyebiliyor. Bence farklı firmalardan çok farklı pozisyonlarda çalışarak konfor alanının dışına çıkmak bireysel gelişimde en önemli faktörlerden.

17 yıldır Oftalmoloji alanındayım; her iki şirketimde de çok farklı sorumluluklar aldım. Gerek bu pozisyonlar arasındaki geçişler, gerekse ilaçtan tamamen farklı bir iş modeli olan tıbbi cihaz sektörüne geçmiş olmam, kendimi geliştirmemde ve kariyerimde çok faydalı olduğunu söyleyebilirim.

Sonuç olarak ister bir firmada; isterse birden fazla firmada çalışın; kişisel gelişiminiz için belirli sürelerde yatay ya da dikey değişiklik yapmanız gerekiyor.

Sizce bir tıbbi cihaz firması genel müdürünün en öncelikli görevi/görevleri nedir?

Bence bir liderin en önemli görevi kurumunun paydaşlarına karşı sorumluluklarını yerine getirmesini sağlamaktır. Tıbbi cihaz gibi sağlık alanında bir kurumun genel müdürü olarak ise insan sağlığına katkıda bulunmayı önceliği haline getirmiş ekipler ve süreçler kurmak.

Örneğin Alcon olarak bizim önceliğimiz katarakt başta olmak üzere retina hastalıkları gibi göz sağlığını tehdit eden hastalıkların tedavilerinde kullanılan yeni teknolojileri hekimlerimizin hizmetine sunmak.

Diğer yandan da ihtiyacı olan kişileri kontakt lenslerimiz ile buluşturmak ve konforlarına katkıda bulunmak. Ve tabii ki tüm bunları yaparken en önemli görevi çalışanlarının hergün büyük bir heyecan ve keyifle işe geldiği bir kurum kültürü yaratmaktır.

Ekibinize birini dahil ederken en dikkat ettiğiniz 3 özellik nedir?

Açıkçası 3 özellikle sınırlamakla zorlandığım bir soru… Genel olarak takım çalışmasına yatkın, iletişim becerileri iyi, uyumlu, pozitif düşünen, sonuç odaklı, öngörülebilir riskler almaktan çekinmeyen, değişime açık, etik değerlerden ödün vermeyen, dinamik ve yaptığı işi heyecan ve keyif alarak yapan kişiler diyebilirim.

Ekip yönetecek olan kişilerde ise aradığım 3 özellik:

1. Ekibini hiyerarşinin sınırlarını kaldırarak dinleyen ve yetkilendiren
2. Çeşitliliğe önem veren ve farklı fikirlerden doğan anlaşmazlıkları yeni fırsatlar olarak gören
3. Esnek, zor durumlar veya kriz sırasında soğukkanlılığını kaybetmeden tekrar fırsatlara odaklanarak pozitif düşünebilen…

Bu saydıklarımın arasında teknik yetkinlikler yok; çünkü bu konuyu zaten aday seçiminde hepimizin dikkate aldığını düşünüyorum.

Ekibinizde çalışan insanlara nasıl davranmalarını hedef koyuyorsunuz? Bunu bir hayvana benzeterek yanıtlasanız o hayvan hangisi olurdu? Yani hangi hayvandan ilham almak lazım, neden?

Bence bir ekibin sürdürülebilir başarıyı yakalaması için güven ortamı şart ve bu ortamın da ancak dürüstlük, şeffaflık ve açık iletişimle yaratılacağına inanıyorum.

Bunun dışında yeniliklere ve değişime açık olmaları benim için çok önemli, çünkü sektörden bağımsız başarılı olmak isteyen herkesin değiştiremeyecekleri şeylere odaklanmadan, değişen koşullara hızlı uyum gösterebilmeleri gerektiğini düşünüyorum.

Uyumun da ötesinde günümüzde değişimin öncüsü olabilenlerin, fark yaratabileceklerine inanıyorum; dolayısıyla ekip arkadaşlarımdan da bu bakış açısını bekliyorum.

Doğada inanılmaz özellikleri olan milyonlarca hayvan türü var. Dolayısıyla bir tanesinden ilham almak çok doğru gelmiyor. Bence hepsinde ilham alınabilecek bir özellik ve beceri var.

İşe bakış açınızı özetlemek için bir film repliğinden alıntı yapsanız ne dersiniz?

Türkiye’de sağlıkta son 15-20 yıl içinde çok önemli gelişmeler oldu; yeni bir sağlık sistemi oluşturuldu ve nerdeyse herkes bu sistemin içine alındı; ortalama yaşam süresi 70’den 80’lere doğru çıktı.

Sağlık iletişimin bu gelişmelerde çok ciddi katkısı var; sağlığın eşitlikçi bir ortamda, dünya ile eş bilinçte gelişmesi için çok önemli ve son 10 yılda bunun çok güzel örneklerini gördük.

Bence toplum bilinci ve dolayısıyla erken tanının artırılması, sağlıktaki tüm paydaşların en büyük önceliği olmalıdır ve bunda sağlık iletişiminin çok önemli bir yeri olduğuna inanıyorum.

Sizce bundan 20 yıl sonra göz sağlığı alanında ne gibi dönüşümler yaşanacak? Hastalıklar başlamadan önlenebilecek mi?

Görme kaybının en önemli nedeni olan katarakt, kırma kusurları, sarı nokta, glokom, erken doğmuş bebeklerin retinasının tam gelişmemesi gibi durumlar veya diyabete bağlı göz hasarları gibi hastalıkların tanı yöntemlerinde, medikal veya cerrahi tedavilerinde kullanılan ilaç ve cihazlarda son yıllarda çok hızlı ve önemli gelişmeler oldu.

Alcon’un da inovatif ürünlere çok önem verdiği ve alanında araştırma ve geliştirmeye yatırım yaptığını belirtmeden geçemeyeceğim. Zaman vermek zor ama günümüzde tam olarak çözülemeyen pek çok göz sağlığı sorununun gelecekte gelişen teknolojiler ve yeni ilaçlar ile tedavi edilebilmesi mümkün olacağına inanıyorum.

Bölgenizde ülke olarak üst üste inovasyon, mükemmeliyet gibi çeşitli ödüllere layık görüldünüz. Sizce bu ödülleri almak ne ifade ediyor?

Alcon Türkiye olarak hedefimiz, Türk Oftalmoloji Derneği ve göz hekimleriyle işbirliği içerisinde, göz hastalıkların tanı ve tedavi basamaklarındaki bariyerleri ortadan kaldırmak, insanların daha sağlıklı görmelerini sağlayarak yaşam kalitelerini artıran yenilikçi ürünleri sunmaktır.

Bu hedefimize ulaşırken organize ettiğimiz bilimsel ve eğitsel aktivitelerimizi göz sağlığında lider firma olarak etik değerlerimize bağlı bir şekilde kaliteden ödün vermeden yapmaya çalışıyoruz. Bu yaptıklarımızın bağlı olduğumuz EMEA Bölgesi tarafından da görülmesinin ve bu ödülleri Alcon Türkiye olarak hak kazanmış olmaktan büyük gurur duyuyorum.

Bu ödülleri ekip arkadaşlarımın takım ruhu ile özverili çalışmaları ve yenilikçi yaklaşımları sayesinde elde etmek de ayrıca mutluluk verici…

Sosyal medya ile aranız nasıl? İyi bir kullanıcı mısınız?Sizce sosyal medya bahsedildiği gibi insanlık tarihinin en tehlikeli fikirlerinden biri mi, yoksa en parlak fikirlerden mi?

Facebook, Instagram ve Linkedin hesabım var ve son zamanlarda çok aktif olmasam da hemen hergün en az bir kez girmeye çalışıyorum. Seyahat etmek ve yöresel yemeklerin özel ilgi alanım olduğunu söyleyebilirim.

Dolayısıyla bu konularla ilgili sosyal medya hesaplarını takip ederek ilgi duyduğum konularda kendimi beslemeye çalışıyorum. Ayrıca bağlantıda olduğum insanların doğum günlerini de bu vesileyle bir mesajla da olsa kutlamaktan keyif alıyorum. Ben doğru kullanıldığı müddetçe sosyal medyanın en etkili iletişim aracı olduğuna inanıyorum.

Spor sever misiniz? En çok ilginizi çeken branş hangisi? Sizce bir yöneticinin o branştan öğreneceği neler olabilir?

Belirli bir süre için de olsa okul yıllarımda Voleybol ve Sutopu oynadım. En çok ilgimi çeken spor ise futbol ama son birkaç senedir iş yoğunluğu nedeniyle ilgim ve ayırdığım zaman giderek azaldı. Bence futboldan bir yönetici olarak öğrenilecek en önemli şey çeşitlilik ve bu da takım olabilmenin en güzel örneklerinden biri bence: takımdaki herbir oyuncunun farklı görevleri var ve eğer şans faktörünü bir kenara bırakırsak ancak ekip olarak başarılı veya başarısız oluyorsunuz.

Ayrıca değişen koşullara ayak uydurmak, proaktif olmak, stratejik düşünmek, motivasyon ve  zor durumlarla başa çıkmanın önemini, örneklerini ve sonuç üzerindeki etkilerini hemen her maçta görmek mümkün.

Sizin ailede sağlık konularıyla kim ilgileniyor? Evde sağlıklı yaşamla ilgili bir motto üretseniz (belki de hali hazırda vardır) ne olurdu?

Aslında evde sağlık konularında en hassas kişi eşim; sağlıklı beslenme, düzenli spor ve rutin sağlık kontrollerimiz konusunda çok istikrarlıdır. Her zaman başarılı olamasa da 🙂 çocukların ve benim kendisine ayak uydurmamız için çok çaba sarfediyor.

Ancak herhangi bir hastalık söz konusu olduğunda tıp mezunu olmam dolayısıyla ister istemez konuyu devralıyorum.

Motto: “Ölçüyü kaçırmadan dengeli beslenerek yemekten keyif al ve düzenli egzersiz yap”

Değerli zamanınızı ayırdığınız ve içten yanıtlarınız için teşekkürler…

Son bir soru, bu röportajdan keyif aldınız mı? Bu köşede yer gelecekte yer alacak konuklarımıza bir mesajınız var mı?

Öncelikle beni konuk ettiğiniz için teşekkür ediyorum. Kahveden ve sizi de tanıdığım için samimi bir röportajdan keyif alacağımı biliyordum; ama açıkçası cevapların yüz kelimeyle sınırlı olması beni düşünmeye zorladığından bu kadar keyif alacağımı tahmin etmiyordum.

Konuklarınıza sıradışı bir röportaja hazırlıklı olmaları gerektiğini söyleyebilirim.

Teşekkürler, görüşmek üzere…

*Bu yazı ilk olarak Workshop Dergisi’nde yayımlanmıştır.

More Reading

Post navigation

Leave a Comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir